<$BlogRSDUrl$>

Pazartesi, Ekim 13, 2003

Kaosun Eşiğindeki Afganistan 

Daha önce delidumrul ve diğer bazı savaş karşıtı sitelerde yayınlanan aşağıdaki yazı, Afganistan örneğini önümüze koyuyor ve Irak'ı bekleyen karanlık geleceği gösteriyor. Yazarın Komplo Yok, Bilgi Var'a katkıları sürecek.


Kaosun Eşiğindeki Afganistan

24 Eylül 2003

Irak'taki askeri müdahalenin taraftarları, Irak savaşından sonra düzenin sağlanması için henüz yeterince zaman geçmediğini savunuyorlar. Fakat eğer Afganistan'da olup bitenler bir göstergeyse zamanla işler daha iyiye değil, çok daha kötüye gidebilir. Afganistan'da Taliban yönetiminin devrilmesinden sonra geçen yirmi ayda gerçekleştirilmeyen vaatler, onarılmayan altyapı, çökmüş ekonomi ve işsizlik, işgal güçlerinin yerel idareyi devrettikleri mafyavari savaşağalarının zulmü, bir türlü sağlanamayan güvenlik ve istikrar, bu ülkeyi tam bir kaosun eşiğine getirmiş bulunuyor.

Taliban'ın devrilmesini takip eden günlerde uluslararası camia bu ülkeye yardım için 5.2 milyar dolar vadetmişti. Geçen zaman içerisinde bu miktarın 2 milyarı harcanmış durumda. Ancak bu paranın çoğu gıda ve benzeri acil ihtiyaçların karşılanmasına gittiği için ülkenin yeniden imar edilmesinde hemen hiç bir ilerleme sağlanmış değil; ve vadedilen miktarın tamamı gönderilse bile bunun Afgan halkının durumunda kalıcı bir iyileşme sağlamaya yetmeyeceği anlaşılmış bulunuyor. Bununla beraber Afganistan'daki kuvvetleri için ayda 900 milyon dolar harcayan ABD, yeniden inşa projeleri için şu ana kadar sadece 191 milyon dolar katkı yapmış bulunuyor. Afgan hükümeti ise mevcut personelinin maaşlarını bile ödeyemez durumda ve yapılması planlanan okul, hastane gibi kurumlar tamamlansa bile şu andaki haliyle bunların işletilmesi mümkün gözükmüyor.

Afgan halkı için uzun vadeli yeniden inşa projelerinden çok daha acil önem taşıyan mesele ise güvenlik sorunu. Uluslararası barış gücü sadece başkent Kabil'de güvenliği sağlıyor. Ülkenin geri kalanın idaresi ise Pentagon tarafından yerel savaşağalarına devredilmiş bulunuyor. Temmuz'da yayınlanan Human Rights Watch raporuna göre adam kaçırma, tecavüz, soygun, haraç toplama, ve cinayet olayları ülkede son derece yaygın durumda. İşin kötüsü, bütün bu suçlar hükümet güçlerine rağmen değil, bu güçlerin bizzat kendileri tarafından işleniyor. Dahası, bütün bunlardan sorumlu bulunan savaşağaları, kontrolü sağlamaları için Amerika ve İngiltere'den doğrudan maddi yardım alıyorlar. Örneğin, Doğu Afganistan'ı idare eden ve bu iş için İngiltere tarafından maddi olarak desteklenen Nangahar'ın savaşağası Hazrat Ali'nin kuvvetleri, çevrede yaşayan insanları Taliban destekçisi oldukları gerekçesiyle tutuklamaları ve aileleri istenen parayı ödeyene kadar tutuklulara işkence yapmalarıyla tanınıyorlar. Bu ve benzeri yerel komutanlar şu anda Afganistan'ın Kabil dışındaki bütün bölgelerin kontrolünde bulunuyorlar, ve Kabil'deki merkezi yönetimin meclisi olarak çalışan loya jirga'nin %80'i de bu kişilerden "seçilmiş" bulunuyor.

Afganistan'daki zor hayat şartlarını en ağır şekilde yaşayan gruplardan biri ise, güvenlik ve istikrarın yakında sağlanacağı vaatleriyle-ve yüklerinden usanmış komşu ülke hükümetlerinin teşvikleriyle-komşu ülkelerde yaşıyorken Afganistan'a geri getirilmiş olan ve şu anda açlık sınırında yaşama mücadelesi veren eski mülteciler. Son birbuçuk yıl içersinde ülkeye dönen iki milyon eski mülteci, şimdi tam bir hayalkırıklığı ve aldatılmışlık duygusu yaşıyorlar.

Afganistan halkının Amerikan müdahalesi sonrasında yaşadığı acı ve sıkıntılardan yeni ortaya çıkan bir tanesi de, savaş bölgelerinde yaşayan insanlarda uranyum tozu zehirlenmesine bağlı olarak görülmeye başlanan sağlık sorunları. BBC'nin 22 Mayıs 2003 tarihli haberine göre, Washington'daki Uranyum Tıp Araştırmaları Merkezi (UMRC)'den Dr. Asaf Durakovic, Afganistan'daki çatışma bölgelerinde yaşayan 42 kişiden alınan idrar örnekleri üzerinde yaptığı çalışmalarda normalin çok üzerinde uranyum miktarı tespit etti. Normal Afgan vatandaşlarından alınan idrar örneklerinde litrede ortalama 9.4 nanogram (ng/l) uranyum bulunurken-halk sağlığı için normal kabul edilen azami miktar 12 ng/l-uranyum zehirlenmesine maruz kaldığından şüphelenilen kişilerden alınan örneklerde
bu miktar ortalama 315.5 ng/l olarak tespit edildi; Kabil yakınlarında yaşayan bir cocuğun durumunda ise bu miktar 2031 ng/l kadar yüksek çıktı.

Dr. Durakovic'in bulgularını doğrulamak için bu testler İngiltere'deki bağımsız bir laboratuar tarafından tekrarlandı ve aynı sonuçlar elde edildi. Bu testlerde önemli olan bir başka nokta da, testlerde tespit edilen uranyumun, Amerikan ordusunun tanksavar silahlarda kullandığı bilinen "zayıflatılmış uranyum" (DU) değil, normal radyoaktif uranyum olması. Uzmanlar bu sonuçların Afganistan'da muhtemelen yeni uranyumlu silahların kullanıldığını gösterdiğini, ve Tora Bora ve diğer dağlık bölgelerde kullanılan yeni geliştirilmiş "mağara yıkan" bombaların bu uranyumun kaynağı olabileceğini belirtiyorlar.

Sonuç olarak, savaştan sonra geçen yirmi ayın sonunda Afgan halkı, tutulmamış sözler, boşa çıkmış vaatler, ve içine düştüğü anarşik ve kanunsuz durum yüzünden koalisyon güçlerine güvenlerini tamamen kaybetmiş bulunuyor. Şu anda halkın içinde bulunduğu durum, Taliban'ın ortaya çıktığı 1990'ların başlarındaki kanunsuz ve kaotik ortama çok benziyor, ve özellikle Peştunlar'ın yaşadığı güney bölgelerinde halkın Taliban'a gitgide yakınlaştığı belirtiliyor. Sonuçta, Amerika'nın Afganistan problemine mevcut yaklaşımı devam ettiği sürece Afgan halkı için huzurlu günler daha çok uzaklarda gözüküyor.


Kaynaklar:

1. "Afghans' Uranium Levels Spark Alert", BBC Online, 22 Mayis 2003.

2. "Now We Pay the Warlords to Tyrannise the Afghan People", The Guardian, 31 Temmuz 2003.

3. "Afghans on Edge of Chaos", Los Angeles Times, 4 Agustos 2003.

4. "Two U.S. Fronts: Quick Wars, but Bloody Peace", New York Times, 19 Eylül 2003.

|

This page is powered by Blogger. Isn't yours?