<$BlogRSDUrl$>

Çarşamba, Aralık 31, 2003

Tartışma mı, yoksa iddialaşma mı? 

Winterspeak'te okuduğum bir yazı beni düşündürüyor.

Adına ister Medeniyetler Çatışması deyin, ister teröre karşı savaş deyin, ister Amerika'nın imparatorluk kurma çabası deyin, bir çatışmanın içindeyiz. Tarafların çok da belli olmadığı bir çatışma bu: Amerika içinde "gözü dönmüş" neoconlar ile "akl-ı selim sahibi" birileri mi, ABD ile AB mi, Batı dünyası ile İslam dünyası mı çatışıyor, belli değil. Bu geniş çerçeve içinde tanımlanınca, çatışma aslında bütün dünya üzerinde sürüyor; ancak bir de, sıcak temas noktaları var, en başta Irak. Amerikalılar, Irak'ta bir direnişle karşılaştılar ve bu direnişi bastırmaya çalışıyorlar.

Boyutlarını, taraflarını kavramanın bu denli zor olduğu çatışmayı anlamak için iki model düşünelim. Birinci modelde taraflar arasında bir tartışma var. İki tarafın farklı argümanları var ve karşılarındakini iknaya çalışıyorlar. Münazara da denebilir buna. İngilizce debatein karşılığı olarak kullanıyorum tartışma kelimesini. Tartışmada asıl amaç karşı tarafı ikna etmektir, ancak tartışan taraflardan birinin karşısındakine "tamam, sen haklısın" dediği hiç görülmemiştir. Bu durumda, karşı tarafı pes ettirmek veya söz söyleyemez hale düşürmek olur tartışmanın amacı. Bu, yani tartışmadan kimin galip çıktığı ise her zaman tartışmaya açık bir konudur. Bu modelin pek işlevsel olmadığı görülüyor.

Diğer model ise bahse girme. Bir bahiste sonuç bellidir, kazanan ve kaybeden de bellidir. Winterspeak'te verilen örnek, Soğuk Savaş'ta ABD ile SSCB arasında yaşanan çekişme. Reagan Amerikan sisteminin üstün olduğuna inanıyordu, bu yüzden silah yarışına başladı. Sovyet sistemi, Amerikan sisteminden kötü olduğu için bu silahlanma yarışı, Sovyet ekonomisini çökertti. Sonuç aşikardı; tartışılacak bir tarafı yoktu.

Winterspeak'te şöyle deniyor:
"I don't know what the central bet is between Islamic fanatics and the free world, but thinking about that clearly is probably a better way to understand what's going on and avoiding futile arguments."

"İslamcı fanatiklerle özgür dünya arasındaki asıl bahsin ne olduğunu bilmiyorum, ancak bunun üzerinde düşünmek, muhtemelen ne olup bittiğini anlama ve faydasız tartışmalardan kurtulmanın daha iyi bir yoludur." [benim çevirim]

Bence bu bahis modeli, öncelikle Irak'taki duruma gayet iyi uyuyor. Direnişçilerin iddiası, Amerika'nın artan asker kayıpları karşısında kendi içinden gelen toplumsal tepkiye direnemeyeceği. Bu durumda direnişçilerin kazanma stratejileri de belli: Amerikalılara olabildiğince fazla kayıp verdirmek. "Body count"u artırmak. Eğer temel parametre bu ise Amerikalılar da kayıplarını asgariye indirmeyi birinci amaç yapmalılar. Belki de Orta Irak'tan çekilmeliler. Amerikalıların iddiası ise Saddam'ın yakalanmasından sonra direnişçiler içinde bir çözülme olacağı, uyguladıkları baskı taktiklerinin halkı bezdirerek direnişçilerden soğutacağı.

Bu şekilde formüle edilince bana durum Amerikalılar açısından ümitsiz gibi görünüyor. Çünkü direnişçiler Amerikalıların Irak'ı terketmesini istiyorlar. Aslında Amerikalılar da bunu istiyorlar ve er ya da geç Irak'ı terkedecekler. Amerikalılar gittiğinde ise herşey yeni baştan başlayacak.

|

This page is powered by Blogger. Isn't yours?