Pazartesi, Nisan 05, 2004
Modern Genetik Araştırmaları, "Türk Irkı" kavramına ne diyor?
1930ların dünyasında ırk önemli bir kavramdı. Bir ırkın diğerine üstün olduğunu iddia etmek içinse önce, bir ırkın diğerinden bilimsel olarak ayırt edilebileceği gösterilmeliydi. Kafatası ölçümleri, "dolikosefal", "brakisefal" gibi terimler o dönemde Türkiye'de de gündeme geldi. O dönemin bir başka önemli konusu eugenics ise, ırkların "zararlı" veya en azından, "yararsız" unsurlardan temizlenmesi, saflaştırılmasıydı. Bu Türkiye'de öjenik adıyla gündeme geldiyse de, son tahlilde tutmadı.
Şimdi geldik 2000'li yıllara. Genetik sahasındaki gelişmeler, insan klonlama ve insan gen haritasının çıkarılmasının yanı sıra, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan halklar arasındaki akrabalık ve kan ilişkilerinin incelenmesinde de kullanılabiliyor. "The Eurasian Heartland: A continental perspective on Y-chromosome diversity" başlıklı bir makalede, Y kromozomunun "yeniden birleşmeyen bölümü" (non-recombining portion of the Y chromosome-NRY), insanların ve halkların soylarının izinin sürülmesinde kullanılıyor. Y kromozomu sadece erkeklerde görülür. Bu makaleye göre, Y kromozomunun NRY bölümündeki bazı özellikler, babadan oğula geçiyor, yani anne genlerinden etkilenmiyor. Dahası, belli bir toplulukta bu özelliklerde görülen çeşitlilik, başka değişkenlere göre düşük bir seviyede kalıyor. Bunun anlamı, NRY'yi kullanarak, farklı topluluklar arasındaki kan ve akrabalık ilişkilerini ortaya koymanın mümkün olduğu. Bunun anlamı ise, eğer "ırk" diye birşey varsa ırkın, NRY'yi inceleyerek belirlenebileceği.
Bu makaleyi hazırlayanlar, Orta Asya ağırlıklı olmak üzere, 49 farklı topluluktaki 1935 erkeğin DNAlarını, daha doğrusu NRY'lerini incelemişler. NRY'deki bazı özelliklerin farklı topluluklarda nasıl dağıldığını ise burada gösteriyorlar. İşte kritik grafik bu. Eğer iki topluluk arasında "eben an ceddin", yani babadan atadan gelen bir akrabalık varsa, pasta dilimlerindeki renk dağılımlarının benzer olması bekleniyor. Makalede Türkiye Türkleri hakkında şu sonuçlara ulaşılıyor:
"The Turkish and Azeri populations are atypical among Altaic speakers. ... These two Turkic-speaking groups seem to be closer to populations from the Middle East and Caucasus. ... This finding is consistent with a model in which the Turkic languages, originating in the Altai-Sayan region of Central Asia and northwestern Mongolia (31), were imposed on the Caucasian and Anatolian peoples with relatively little genetic admixture-another possible example of elite dominance-driven linguistic replacement."
Bu alıntının özeti şu: Türkler (yani, Türkiye Türkleri) ve Azeriler, Altay dillerini konuşan diğer topluluklardan ayrılıyorlar. Bu iki grup, NRY bulgularına göre, Orta Doğu ve Kafkaslardaki diğer halklara daha yakın görünüyorlar. Bu da, Türk dilinin Kafkas ve Anadolu halklarına, elit ve az sayıdaki bir topluluk tarafından getirildiği ve yerel halkın genetik özelliklerinin yeni gelenler tarafından fazla değiştirilmediği şeklindeki modelle uyum içindedir.
Aklıma ister istemez, bir anda büyük bir medya kampanyasıyla patlayan Oktar Babuna olayı, MHP'li Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un verdiği tepki ve sonrasında bu olayın bir anda gündemden düşmesi geliyor.
Bakalım bu konuda, "bilimsel" makale nev'inden başka neler var?
|
Şimdi geldik 2000'li yıllara. Genetik sahasındaki gelişmeler, insan klonlama ve insan gen haritasının çıkarılmasının yanı sıra, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan halklar arasındaki akrabalık ve kan ilişkilerinin incelenmesinde de kullanılabiliyor. "The Eurasian Heartland: A continental perspective on Y-chromosome diversity" başlıklı bir makalede, Y kromozomunun "yeniden birleşmeyen bölümü" (non-recombining portion of the Y chromosome-NRY), insanların ve halkların soylarının izinin sürülmesinde kullanılıyor. Y kromozomu sadece erkeklerde görülür. Bu makaleye göre, Y kromozomunun NRY bölümündeki bazı özellikler, babadan oğula geçiyor, yani anne genlerinden etkilenmiyor. Dahası, belli bir toplulukta bu özelliklerde görülen çeşitlilik, başka değişkenlere göre düşük bir seviyede kalıyor. Bunun anlamı, NRY'yi kullanarak, farklı topluluklar arasındaki kan ve akrabalık ilişkilerini ortaya koymanın mümkün olduğu. Bunun anlamı ise, eğer "ırk" diye birşey varsa ırkın, NRY'yi inceleyerek belirlenebileceği.
Bu makaleyi hazırlayanlar, Orta Asya ağırlıklı olmak üzere, 49 farklı topluluktaki 1935 erkeğin DNAlarını, daha doğrusu NRY'lerini incelemişler. NRY'deki bazı özelliklerin farklı topluluklarda nasıl dağıldığını ise burada gösteriyorlar. İşte kritik grafik bu. Eğer iki topluluk arasında "eben an ceddin", yani babadan atadan gelen bir akrabalık varsa, pasta dilimlerindeki renk dağılımlarının benzer olması bekleniyor. Makalede Türkiye Türkleri hakkında şu sonuçlara ulaşılıyor:
"The Turkish and Azeri populations are atypical among Altaic speakers. ... These two Turkic-speaking groups seem to be closer to populations from the Middle East and Caucasus. ... This finding is consistent with a model in which the Turkic languages, originating in the Altai-Sayan region of Central Asia and northwestern Mongolia (31), were imposed on the Caucasian and Anatolian peoples with relatively little genetic admixture-another possible example of elite dominance-driven linguistic replacement."
Bu alıntının özeti şu: Türkler (yani, Türkiye Türkleri) ve Azeriler, Altay dillerini konuşan diğer topluluklardan ayrılıyorlar. Bu iki grup, NRY bulgularına göre, Orta Doğu ve Kafkaslardaki diğer halklara daha yakın görünüyorlar. Bu da, Türk dilinin Kafkas ve Anadolu halklarına, elit ve az sayıdaki bir topluluk tarafından getirildiği ve yerel halkın genetik özelliklerinin yeni gelenler tarafından fazla değiştirilmediği şeklindeki modelle uyum içindedir.
Aklıma ister istemez, bir anda büyük bir medya kampanyasıyla patlayan Oktar Babuna olayı, MHP'li Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un verdiği tepki ve sonrasında bu olayın bir anda gündemden düşmesi geliyor.
Bakalım bu konuda, "bilimsel" makale nev'inden başka neler var?