<$BlogRSDUrl$>

Pazartesi, Haziran 09, 2008

Bu karar asıl Anayasa Mahkemesi'nin kapanma kararıdır 

Anayasa Mahkemesi'nin anayasa değişikliklerini CHP'nin talebiyle 9'a 2 oyla iptal etmesinin ardından, "Bu karar Ak Parti'nin de kapatılacağı anlamına geliyor" türünde analizler yapılıyor. Bence bu, malumu ilamdan öte gitmeyen, önümüzdeki birkaç ayın ötesine geçmeyen, dolayısıyla orta ve uzun vadeye dair hiçbir şey söylemeyen bir değerlendirmedir. Şimdi görülmese veya gözden kaçırılmak istense bile bu karar asıl Anayasa Mahkemesi'nin kapanma kararıdır. Ak Parti bugun yarın kapatılabilir. Yerine Hakiki Ak Parti kurulur veya kurulmaz. Bu ayrıntıdır. Ama mevcut haliyle Anayasa Mahkemesi'nin devam etmeyeceği ortaya çıkmıştır. Bu ister mevcut Anayasa Mahkemesi'nin kapatılması, yerine Anayasa Yüksek Mahkemesi'nin kurulması gibi "şeffaf" bir şekilde olur, ister mevcut üyelerin yanına meclis tarafından seçilecek yeni üyelerin eklenmesi ve üye sayısının mevcut üyeleri pasifize edecek şekilde arttırılması şeklinde daha "alaturka" tarzda olur. Bu yıl olmazsa seneye olur. Bu mahkemenin Türkiye'ye birkaç beden dar geldiği nicedir belliydi, ama yamalarla, söküklerle buraya kadar idare ettik. Bundan ileriye gitmez.

Üyelerini siyaset dışı, "sorumsuz" bir cumhurbaşkanının seçtiği bir yüksek mahkeme zaten bir garabetti. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına giden yolda yapılan anayasa değişikliği ile bundan sonra cumhurbaşkanlarını halkın seçmesi referandumda kabul edilince, bürokratik vesayet rejiminin sacayaklarından birisi böylece kırılmış ve bu garabet bir ölçüde giderilmişti. Ancak ortada, bundan önceki cumhurbaşkanı tarafından seçilen, tek özellikleri bu vesayet rejiminin temsilcisi olmak olan, verdikleri kararlar, yazdıkları gerekçeler, yayınladıkları makaleler veya kitaplarla herhangi bir şekilde temayüz etmemiş, ne dünya ne Türkiye çapında hukukçu kimlikleriyle saygı kazanmamış üyelerden oluşan bir mahkeme profili hala durmaktaydı. Bu mahkemenin, geçen yıl 367 kararı gibi bir skandala imza attıktan sonra gelen 22 Temmuz seçim sonuçlarıyla bir nebze de olsa bir özeleştiri yapacağını umuyordum. Olmadı.

Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bu karar ile Türkiye'de rejim değişmiştir. Bunun bir askeri darbeden farkı yoktur. Normalde, böyle cür'etkar bir davranışın bir siyasi bedeli olması gerekirdi. Şimdi bu bedeli kime keseceğiz? Ahmet Necdet Sezer'e kesmeye kalksak, nasıl keseceğiz, adamcağız Gölbaşı'ndaki villasında emeklilik günlerinin tadını çıkarıyor. Bu, çok daha ağır bir bedeldir. Onu seçen siyasi partilere kessek, zaten ANAP'ı, DSP'si siyasi mevta olmuş, Fazilet Partisi kapatılmış, Fazilet milletvekillerine Sezer'e oy verme baskısı yapan Erbakan Altınoluk'ta ev hapsinde, Sadi Somuncuoğlu yerine Sezer'e oy veren MHP'nin başında Devlet Bahçeli bir şaşkın ve gafil adam, kendi teklifiyle yapılan bir anayasa değişikliğinin iptali sonucunda iktidar partisinin kapatılmasına yol açan ama partisinin başında siyaset yapmaya devam eden bir figüran... İşte, böyle siyaset dışı cumhurbaşkanı seçilirse, siyasi bir bedel böyle ortada kalır.

Sonuç olarak bu karar, bürokratik vesayet rejiminin son çırpınışlarıdır. Türkiye değişmektedir, bütün dirençlere rağmen bu değişiklik ilerlemektedir. Sivil anayasanın bu meclis tarafından kabul edilip halkoyuna sunulması en kestirme ve acısız yol olacaktır. Bunun yapılamaması ancak ülkeye zaman kaybettirir. Eğer AB müzakere sürecimiz devam edecekse, zaten biz yapmazsak AB ilerleme raporu (çok şükür!) bunu bize dayatacaktır. Bu meclis olmazsa bir sonraki meclis sivil bir anayasayı mutlaka gündeme alacaktır. Türkiye için barış, refah ve ilerlemenin başka yolu yoktur.

|

This page is powered by Blogger. Isn't yours?